Belkide çoğumuzun ilk defa duyduğu ve ne olduğuna bir anlam veremediği “Fonograf” aslında 1800’lü yılların sonunda insanların en yaygın hobilerinden biriydi. Tahmin edeceğiniz üzere o dönemde insanların üzerinde yoğun savaş stresi varken bir şekilde kendilerine hobi edinip kafalarını dağatmaları gerekmekteydi. İnsanların çok uzun yıllardan beri en önemli hobilerinden biri olan ve ruha hitap eden müziği bir şekilde radyolar dışında da her eve taşımaları gerekiyordu. Çünkü radyoda yayını onlar seçemiyordu, ne çalınırsa onu dinlemek zorunda kalıyorlardı. İşte Fonograf bu ihtiyaca adeta bir ilaç olmuştu, gelin hep beraber tarihini bir inceleyelim.
Fonograf’ın Tarihi
Fonograf, sesin mekanik olarak kaydedilmesi ve çoğaltılması için kullanılan bir cihazdır. 1877 Yılı’nda Thomas Alva Edison (Evet Bildiğiniz Edison) tarafından icat edilmiştir. Fonograf, Aslında Edison’un telefon ve telgraf çalışmaları yaptığı sırada keşfedildi.
Edison’un fonografları, fonograf kovanlarının üzerine kaplanan kalay levha üzerine, ses dalgalarıyla hareket eden bir iğne ucunun yukarı aşağı hareketini kullanarak yaptığı deformasyon sonucunda oluşan kabartmalara kaydedildi.
Aslında Edison, bu icadından sonra aynı methodla kayıtların silindir kovanlar yerine bugün kullandığımız diğer düz plaklar üzerine de kayıt yapılabileceğini de fark etmiş fakat özellikle silindir plaklar üzerine yoğunlaşmış. Bunun sebebi ise silindir plakların dönüş ivmelenmesinin her noktada aynı olması ve düz plaklarda bu ivmenin her noktada farklı olacağından ses kalitesinde belirsizliklere sebep olacağı ve bunun da bilimsel olarak çok doğru olmadığını düşünmesidir.
1886 Yılı’na kadar Edison’un patentini aldığı kabartma okuma prensibiyle çalışan fonograflar, daha sonra 1886 Yılı’nda diket kayıt prensibiyle bu sefer kabartma değil, oyma yoluyla yumuşak balmumu kaplı kovanlara kaydedilen plaklar ile devam edildi, bu patentin sahipleri Chichester Bell ve Charless Sumner Tainter, icatlarına Grapophone ismini verdiler. Bundan tam 1 sene sonra da Emile Berlinger Gramofon‘u patentledi.
Gramofon’un farkı kayıt yapılırken öncekiler gibi dikey zeminde yukarı-aşağı ivme değil, çinko disk üzerine benzin-balmumu çözeltisi dökülüp, yatay zeminde ileri-geri hareketiyle kayıt yapmasıydı.
Dilerseniz bir de “Thomas Alva Edison” imzalı dönem çizimleriyle çalışma prensibine şematik olarak bakalım;
Büyütmek için Tıklayın…
Özetle…
Tüm buluşlar gerçekleştikten sonra, kimin elinde güç varsa piyasaya hızlı giren o oldu, ve o kişi tabiki Thomas Edison’du… 1902’de, Edison Ulusal Fonograf Şirketi “Edison Gold Molded Records“‘u tanıttı. Geliştirilmiş sert siyah balmumunun silindir kayıtları, aşınmadan yüzlerce kez çalınabiliyordu. Bu yeni kayıtlar, alışılagelmiş 144 RPM hızı yerine 160 RPM hızında çalışan “Edison Hi-Speed Ekstra Loud Kalıplı Kayıtların” çalışma prensibiyle tanıtıldı.
Edison 1908’e kadar tüm ürünlerinde balmumu kaplamayı kullandı, fakat zamanla birlikte gelişen ihtiyaçlar ve sağlamlaştırma doğrultusunda, aynı büyüklükteki kovanları 2 dakikalık kayıtlardan 4 dakikalık kayıta çıkaran Amberol adındaki yeni silindir serisini piyasaya sürdü. Bunu da, olukları biraz daha büzüştürüp birbirlerine yaklaştırarak bir nevi icadını geliştirmiş oldu.
Tabi önceki kayıtları çalan Fonograflar, bu seriyi çalamıyordu, bu sebeple eski fonografları yeni eklentilerle 4 dakikalıkları da çalmaya uygun hale getirecek aparatlar piyasaya sürdü ve bunlardan da yoğun miktarda para kazandı.
1912 yılının Kasım ayında, Edison Labs tarafından icat edilen selüloza benzer bir plastikten yapılan yeni Blue Amberol Records, kamuoyuna tanıtıldı. 1501 numarası ile piyasaya sürülen ilk kovan, Amerikan Standart Orkestrası tarafından gerçekleştirilen Semiramide Rossini’nin operası kaydıyla piyasaya çıktı. Blue Amberol kayıtları, mum silindirlerinden çok daha dayanıklıydı. Edison laboratuarı, Blue Amberol için 3000’den fazla oynatma kapasitesi garanti etti. Yine aynı yıl, Edison Disc Record çıktı ve plaklar yatay düzlemde çalınmaya uygun hale getirildi ve bugünkü “Taş Plak” dediğimiz sistemin temelleri atıldı.
Aslında o 1910’a kadar Edison sadece şarkıların bestecilerinin isimlerinin kovanlar üzerine yazılmasını uygun görüyordu fakat o tarihten sonra seslendiren kişilerin de isimleri artık kovanlara yazılmaya başlamıştı.
Thomas A. Edison, Inc. , 1929’da kayıt işinden çıkıncaya kadar silindir satmaya devam etti.
Buradan anlıyoruz ki aslında hepimizin antika diye gidip satın aldığı plaklar aslında Edison’un Balmumu Plak Serisi yanında 2. derece torunları olarak kalıyor. Asıl kıymet vermemiz gereken hazinelerin başında gelen fonograf kovanları gerçek bir hazine olup, nemsiz, kuru ve sağlıklı bir ortamda saklanmalıdır.
Umarım bu kısa özet hoşunuza gitmiştir ve sizlere biraz da olsa fonograflar hakkında fikir vermiştir. her türlü sorunuz için admin@plakkent.com‘a başvurabilirsiniz.
muhteşem, çok teşekkürler.
Pingback: Gramofon Dünyası | Plakkent